topraktan öğrenip
kitapsız bilendir,
hoca nasreddin gibi ağlayan
bayburtlu zihni gibi gülendir.
ferhad?dır,
kerem?dir,
ve keloğlan?dır.
yol görünür onun garip serine,
analar, babalar umudu keser,
kahbe felek ona eder oyunu.
Çarşambayı sel alır,
bir yar sever
el alır,
kanadı kırılır
çöllerde kalır,
ölmeden mezara koyarlar onu.
o, -yunusu biçaredir,
baştan ayağa yaredir.-
ağu içer su yerine.
fakat bir kerre bir derd anlayan düşmesin önlerine
ve bir kerre vakterişip:
-gayrık, yeter!…-
demesinler.
ve bir kerre dediler mi:
-İsrafil surunu urur
mahlukat yerinden durur-
toprağın nabzı başlar
onun nabızlarında atmaya.
ne kendi nefsini korur
ne düşmanı kayırır,
-dağları yırtıp ayırır,
kayalar kesip yol eyler abıhayat akıtmaya…-