Category Archives: Nazım Hikmet

Merhaba Çocuklar

nâzım, ne mutlu sana cân ü gönülden, ferah ve emin, «merhaba,» diyebildin. sene 940. aylardan temmuz. ayın ilk perşembesi günlerden. saat : 9. mektuplarınıza böyle mufassal tarih atın. Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki en kalın kitaptan çok yazısı var : ayın, günün ve saatın. merhaba, çocuklar. bir geniş bir büyük «merhaba» demek, sonra bitirmeden sözümü… Read More »

Nereden Gelip Nereye Gidiyoruz

başlangıç nereden gelip nereye gidiyoruz?belimizi doğrultup kalktığımızdan beri iki ayak üstüne,kolumuzu bir sopa boyu uzattığımızdan beri,taşı yonttuğumuzdan beri yıkan da yaratan da bizizyıkan da yaratan da biziz bu güzelim, bu yaşanası dünyada.nereden gelip nereye gidiyoruz?arkamızda kalan yollarda ayak izlerimiz kanlı,arkamızda kalan yollarda ulu uyumları ellerimizin, aklımızın,yüreğimizin,toprakta, taşta, tunçta, tuvalde, çelikte ve plastikte.nereden gelip nereye gidiyoruz?kanlı… Read More »

Onun Doğuşu ve Demirhane Bacası

demirhane bacası ki yağmurda ümitsiz ve müntekim dururdu. ve rüzgâr ki kendini kaldırıp kaldırıp demirhane bacasına vururdu. ve siyah bir yelken gibi gece rüzgârdayken, sahip değilken ağaçlar dallarına, kuşlar kanatlarına, ve çekerken karanlıktan yıldırımları toprak, insanlar ve âletler bırakıp kaldırımları derin uykulardayken bir zemin katında bir çocuk doğdu. yıldızlar teker teker deste deste yandılar. yıldızlar,… Read More »

Ölüme Dair

buyrun, oturun dostlar, hoş gelip sefalar getirdiniz. biliyorum, ben uyurken hücreme pencereden girdiniz. ne ince boyunlu ilâç şişesini ne kırmızı kutuyu devirdiniz. yüzünüzde yıldızların aydınlığı başucumda durup el ele verdiniz. buyrun, oturun dostlar hoş gelip sefalar getirdiniz. neden öyle yüzüme bir tuhaf bakılıyor? osman oğlu hâşim. ne tuhaf şey, hani siz ölmüştünüz kardeşim. İstanbul limanında… Read More »

Salkımsöğüt

akıyordu su gösterip aynasında söğüt ağaçlarını. salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlarını! yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere! birden bire kuş gibi vurulmuş gibi kanadından yaralı bir atlı yuvarlandı atından! bağırmadı, gidenleri geri çağırmadı, baktı yalnız dolu gözlerle uzaklaşan atlıların parıldayan nallarına! ah ne yazık! ne yazık ki ona dörtnal giden atların… Read More »