Dişi kuş
kuru bir ot gibi yaşıyorum gözlerden uzak patika bir yolun kıyısında tek suçum sap olmamak baltanın kanlı oyunlarına ama yine de umut dolu kalbim belki bir dişi kuş taşır beni diye daldaki yuvasına
kuru bir ot gibi yaşıyorum gözlerden uzak patika bir yolun kıyısında tek suçum sap olmamak baltanın kanlı oyunlarına ama yine de umut dolu kalbim belki bir dişi kuş taşır beni diye daldaki yuvasına
i yüreğim ıslaktır benim kuytularda ağlamaktan ve hafif uçuktur rengi kurusun diye kaç kez günese asılmaktan ii barış yüreğimde çam kokulu bir orman varsın konsun dallarına savaş denilen yaşlı ağaçkakan iii yüreğim ilk şiirim
tutsak olacağını bilerek yine bu sabah demirparmaklıktan içeri usulca sızdı güneş yasaklanınca görüş gününde çiçek getirilmesi arka duvarın dibinde sarmaşık tohumu dikmiş annem oysa el bile sallayamamıştım ona kuyrukta saatlerce bekleyip doldurduğu içme suyunu dökerken ardıma
virgül hiç susmayan bir davulun tokmağı çağırır kelimeleri kağıtlardaki düğüne nokta tepeden inme sonradan görme son verir yazının özgürlüğüne biraraya geldiklerinde hemen çıkar üste acımasız nokta virgül ise gariban boynu bükük ezilir altta
yalnızca ben bilirim diktatör heykellerine pislemek için göç ettiğini dünyadaki bütün kuşların
ne zaman elektrik verilse bedenimin tek bir hücresine aydınlanıyor yurdumun lambasız bütün evleri