Bu Vatana Nasıl Kıydılar

İnsan olan vatanını satar mı? suyun içip ekmeğini yediniz. dünyada vatandan aziz şey var mı? beyler bu vatana nasıl kıydınız? onu didik didik didiklediler, saçlarından tutup sürüklediler. götürüp kâfire : «buyur…» dediler. beyler bu vatana nasıl kıydınız? eli kolu zincirlere vurulmuş, vatan çırılçıplak yere serilmiş. oturmuş göğsüne teksaslı çavuş. beyler bu vatana nasıl kıydınız? günü… Read More »

Bir Hazin Hürriyet

satarsın gözlerinin dikkatini, ellerinin nurunu, bir lokma bile tatmadan yoğurursun bütün nimetlerin hamurunu. büyük hürriyetinle çalışırsın el kapısında, ananı ağlatanı karun etmek hürriyetiyle hürsün! sen doğar doğmaz dikilirler tepene, işler ömrün boyunca durup dinlenmeden yalan değirmenleri, büyük hürriyetinle parmağın şakağında düşünürsün vicdan hürriyetiyle hürsün! başın ensenden kesik gibi düşük, kolların iki yanında upuzun, büyük hürriyetinle… Read More »

Bir Dakika

deniz durgun göl gibi, gitgide genişliyor sular kayalıklarda nurdan izler işliyor, engine sarkan gökler baştan başa yıldızlı.. Şimdi göğsümde kalbim çarpıyor hızlı hızlı. göklerden bir yıldızın gölgesi düşmüş suya dalmış suyun koynunda bir gecelik uykuya bazan uzunlaşıyor, bazan da kıvranıyor durgun suyun altında bir mum gibi yanıyor yakın olayım diye bu gökten gelen ize Öyle… Read More »

Bir Acayip Duygu

“mürdüm eriği çiçek açmıştır. – ilkönce zerdali çiçek açar mürdüm en sonra “ sevgilim, çimenin üzerine diz üstü oturalım karşı-be-karşı. hava lezzetli ve aydınlık ? fakat iyice ısınmadı daha ? çağlanın kabuğu yemyeşil tüylüdür henüz yumuşacık… bahtiyarız yaşayabildiğimiz için. herhalde çoktan öldürülmüştük sen londrada olsaydın ben tobrukta olsaydım, bir İngiliz şilebinde yahut… sevgilim, ellerini koy… Read More »

Çankırı Hapishanesinden Mektuplar-1

saat dört, yoksun. saat beş, yok. altı, yedi, ertesi gün, daha ertesi ve belki kim bilir… hapisane avlusunda bir bahçemiz vardı. sıcak bir duvar dibinde on beş adım kadardı. gelirdin, yan yana otururduk, kırmızı ve kocaman muşamba torban dizlerinde… kelleci memedi hatırlıyor musun? sübyan koğuşundan. başı dört köşe, bacakları kısa ve kalın ve elleri ayaklarından… Read More »

Çankırı Hapishanesinden Mektuplar-2

bir akşamüstü oturup hapisane kapısında rubailer okuduk gazalîden : «gece : büyük lâciverdî bahçe. altın pırıltılarla devranı rakkaselerin. ve tahta kutularda upuzun yatan ölüler.> bir gün eğer, benden uzak, karanlık bir yağmur gibi, canını sıkarsa yaşamak tekrar gazalîyi oku. ve pîrâyendem benim, ben eminim sen sadece merhamet duyacaksın ölümün karşısında onun ümitsiz yalnızlığı ve muhteşem… Read More »