Salkımsöğüt
akıyordu su gösterip aynasında söğüt ağaçlarını. salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlarını! yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere! birden bire kuş gibi vurulmuş gibi kanadından yaralı bir atlı yuvarlandı atından! bağırmadı, gidenleri geri çağırmadı, baktı yalnız dolu gözlerle uzaklaşan atlıların parıldayan nallarına! ah ne yazık! ne yazık ki ona dörtnal giden atların… Read More »