Bülent'e..
Bülent’e… adını yazdığın duvarlarmıydı sırtını dayadığın.. sırtını dayadığın duvarlarmıydı ardında bıraktığın.. gel otur, bir çay iç yanıbaşımda, bir söz tüket gönlünce, bir öbek türetelim gülüşümüzle. sana çok sevgilerle, umutla kal
Bülent’e… adını yazdığın duvarlarmıydı sırtını dayadığın.. sırtını dayadığın duvarlarmıydı ardında bıraktığın.. gel otur, bir çay iç yanıbaşımda, bir söz tüket gönlünce, bir öbek türetelim gülüşümüzle. sana çok sevgilerle, umutla kal
saat dört, yoksun. saat beş, yok. altı, yedi, ertesi gün, daha ertesi ve belki kim bilir… hapisane avlusunda bir bahçemiz vardı. sıcak bir duvar dibinde on beş adım kadardı. gelirdin, yan yana otururduk, kırmızı ve kocaman muşamba torban dizlerinde… kelleci memedi hatırlıyor musun? sübyan koğuşundan. başı dört köşe, bacakları kısa ve kalın ve elleri ayaklarından… Read More »
güz yakmadan gülün pembesiniavuçlarımda o, sokul yanımagülüşünle ısınsın bedenimve dudaklarımda acılaşan ıslıkadınla çiçeklensin serçeler göçe dayanmaz bilirsinne özleyen bir bakış kalırne de sımsıcaklığınsular donar yürek üşürsende kalır seni yakan uçurumlar açılır yollarındabuharlaşır çiy damlalarıterli bir kısrak gibi gel kapımasavrulsun saçlarınyastığım kekik koksun uzağı yakın etpembeleşsin çarşafınölüm kapımın tokmağındaayrılığı iyi bilirimferhat olmıyayım dağlarda ey gülün pembesi… Read More »
i ne zaman bir çocuk ölse gözü evlerinde annesinin kavurduğu helvada kalır ii yoksul bir çocuk görsem yağmur altında üşüyen köprü olmak geçer hiç değilse içimden iii her akşamüstü oyuncakçı camekanından çocuk ellerinin izlerini siler
afiyetle yiyor gökten düşen üç elmayı apartmandaki çocuklar annemin her geç anlattığı öykülerin sonunda bana ise çöpleri kalıyor evimiz çünkü bodrum katında
bir an önce görülsün diye akdeniz toroslar?da ağaçlar hep çocuk kalır