aşk mıydı o, aşkımsı bir şey miydi
neydi çekip kendine, beni bağlayan
kanatan dudağımı, tenimi dağlayan
elleri ta içimde o dev miydi
etime bir alev değmişcesine
nasıl da yakardı öptügü zaman
bir su gibi akıp gitti avuçlarımdan
yorgunum şimdi bin yıl sevmişçesine
hani o yalnız benim olan gül, kırmızı
gozlerimin önünde açılan sonsuz bahçe
hani, o var olmalarımız öpüştükçe
o delice sürdürmeler yaşantımızı
hiç doymamak oysa, tene, kokuya, aşka
sarıldıkca güçlenmek, bütünlenmek
kudurmuş arzularla zamanı yenmek
ve en kuytularda buluşmak korka korka
kimi gün utanmak otlardan, çimenlerden
kimi gece mıhlamak gölgemizi duvara
varmak icin o sevgiyle açılmış kollara
apansız düsmek yükseklerde bir yerden
oydu işte alıştığım, özlediğim şimdi de
sevgice bir tutku, aşkımsı bir yakınlık
avunmak… kırık dökük anılarla artık
kimbilir? o geceler yaşanmadı belki de