bir zamanlar…
bir zamanlar ben de gökte ki yildizlari sayardim…
söyle veya böyle… bir hayalin içinde kaybolurdum.
taze gülün kokusunu, sentetik yapili insanlarda ariyor-
dünyanin tek sorunuymus gibi, kafa yoruyordum..
bir zamanlar…
bir zamanlar kara topragin varligindan da habersizdim…
asfalt kapli yolu geçer de tesadüfen yesili gelismemis,
bir tabakaya gözüm kayiverse, basimi baska yöne çevirirdim.
iste bu kadar… yeni yurduma ilgim!
bir zamanlar bindigim vasitanin son süratini merak ederdim,
tabii bu merak sonra pahaliya patladi ama…
dedigim gibi bir zamanlar… ve o zamanin sürükleyici meraki..
Örümcegin avini nasil bir sabirla bekledigini bilirdim…
bekler, bekler, gelene kadar bekler…
sanki birisi ona bekle demis… gelene kadar bekle.
yok arkadas ben o kadar bekleyemem.. yani bekleyemezdim.
sinegi yakaladigim gibi ativerdim örümcegin agina…
ardindan da geçtim arabanin sürücü koltuguna..
bir ayagim gaz pedalinda..
radyodan yükselen müzige ritm tutturmusum iste…
yanlis hatirlamiyorsam,
ayagimi gaz pedalindan çekmeme zamanim olmamisti..
gerekte kalmamisti zaten.
bir zamanlar…
bir zamanin günleri simdi önemsiz…
yetismem gereken randevular, toplantilar, bulusmalar…
hepsi de “bir zamanda kaldi”.. yani tarihe karismalar.
bir zamanlar ve ben..
su an ki halim de olabilir…
güçlüydüm kuvvetliydim ama… galiba yenildim.
bir zamanlarin zamanina yenildim.
zamana yenildim!