BİRİNCİ BÖLÜM
ÖNSÖZ
Kürt isyanları hakkında, bugüne kadar; sayısız makale, röportaj, araştırma yazısı ve pek çok da kitap yayımlandı. Yazdıklarına karşılık hayatının yarısını cezaevinde geçirerek bedelini ödeyen İsmail Beşikçi, Mehmet Bayrak ve benzeri birkaç kalemi hariç tutarsak öteki çalışmalar birbirinin tekrarı ve benzeridir.
Bu araştırma için yaklaşık kırk eser inceledim. Neredeyse hepsi ‘resmi tarihi’ yaratanları gözeten, muhafızlarının görüş ve bakışını pekiştiren, ama ezilenleri bir kez daha mahkûm eden, tek yanlı, tek sesli, tek bakışlı eserlerdir.
Şeyh Said isyanının gerekçesi fazlasıyla çarpıtılmış kendisi olmaktan çıkarılmıştır. Bu isyanın bu kadar ucuz bir olay olmadığı Diyarbakır Meydanı’nda yan yana dizilmiş kırk yedi sehpadan da aklı başında olan her insan sanırım anlar.
GİRİŞ
Kürt sorunu yüzyıllardan daha uzun bir süredir Yakın-doğunun politik yaşamının sahnesinden inmiyor. Kürt isyanları, yaşadıkları ülkelerin toplumsal yaşamını sürekli olarak meşgul ediyor.
Kürt halkının özgürlük mücadelesi tarihinde en önemli yeri 19. yüzyıl olmaktadır. Halkın özgürlük mücadelesinin gelenekleri bu yüzyıl ortalarında yer almakta, bu hareketin büyümesinin karakteristik çizgileri ve yönelimleri Kürt ulusal hareketini çizmektedir ancak konunun Şeyh Said isyanı ile sınırlı olması genel bir değerlendirme imkânı bırakmamaktadır.
Türkiye’de 1925 yılında patlak veren Kürt ayaklanması, Kürtlerin mücadele hareketinin tarihinde önemli yer tutar. Daha sonra “Şeyh Said ayaklanması” adını alan bu harekete hazırlıklar 1920’li yılların başında başlatıldı. Kürt gizli gruplarının faaliyetlerini etkinleştirmesi sonucunda, daha 1923 yılının mayıs ayında bu grupların Kürdistan İstiklal Komitesi ( Azadi ) yönetiminde bir örgütte birleşmeleri olanağı yaratıldı. Gizlik temelinde bu örgüt, her biri beşer kişiden oluşan hücrelerden ibaretti. Grup üyelerinden her birinin kendi rütbesi ve gizli adı vardı grup üyeleri yalnız kendi eşlisini biliyor ve diğer grup üyelerinden yalnız biriyle ilişkide bulunuyorlardı.
Komitenin başı Albay Cibranlı Halit Bey’di. Albay Cibranlı Halit Bey, kısa sürede Mutki aşireti reisi Hacı Musa Bey ( 1919 yılında Erzurum kongresinde seçilen Heyet-i temsiliye’nin eski üyesi), Hasenanlı aşireti reisi Hasenan Halit Bey ve başka Kürt aşireti reisleriyle ilişkiler kurmayı başardı. Komite orduda da örgütlerini kurdu ve subayların bir bölümünü kendi tarafına çekti subaylar arasında Irak’tan gelme olanlarda vardı. Bu durum Bağdat ve Halep ile ilişkiler kurulmasına yardımcı oldu. Kürdistan İstiklal Komitesi yönetimi yürüttüğü faaliyetlere, yerel yöneticilerin, ayrıca Türkiye’nin doğusunda yaşayan etkili şeyhlerin desteğini sağlama uğrunda çaba harcıyordu. Türkiye de etkili olan Şeyh Said, komitenin özellikle dikkatini çekti Şeyh Sait’in zenginliği ve nüfuzu komite üyelerinin, onu kendi taraflarına çekme kararına varmalarında büyük rol oynadı.
Yusuf Ziya1 1923 yılının yaz mevsimi sonlarında şeyh Sait ile görüşmek üzere Hınıs’a gitti, orada, Kürt ayaklanmasının örgütlenmesi hazırlılarına destek sağlaması ve karşılıklı bilgi iletilmesi konusunda bir anlaşma imzalandı.
Komite üyelerinin bu faaliyetlerinden, kuşkusuz, Türk yöneticilerinin dikkatinden kaçması olanaksızdı. Türk yetkililer, Mustafa kemal paşanın verdiği bir emir üzerine 1924 yılının ekim ayında Yusuf ziya’yı, aralık ayında ise Cibranlı Halit beyi tutukladılar ve askeri mahkemeye teslim etmek üzere, sıkı güvenlik önlemleri arasında Bitlis’e gönderdiler. Bundan sonra heyet-i temsiliye’nin eski üyelerinden hacı Musa Bey de tutuklandı ve daha başka etkin üyelerin tutuklanması için önlemler alındı. Cibranlı Halit beyin tutuklanmasından sonra, şeyh Sait Kürdistan istiklal komitesinin başkanı seçildi.
Bir Nakşibendî şeyh’i olan şeyh Sait bölgede tanınan zengin ve etkili bir şahsiyetti. Hayvancılıkla uğraşan şeyh Said’in büyük sürüleri vardı. Her yıl Halep’e koyun satmak için giderdi dolayısıyla Erzurum-Halep güzergâhında çok fazla taraftar toplama şansına sahip oldular. Ziyaret ettiği yerlerde vaazlar veren şeyh, başkanı olduğu komitenin propagandasını yapma fırsatını buluyordu. Azadi komitesinin etkin üyelerinin yakalanması şeyh’i merkezi İstanbul’da olan Kürdistan teali cemiyetiyle ilişki kurmaya sevk etti. Şeyh Said bizzat kendisi İstanbul’a gidemiyordu. Ancak, oğlu Ali Rıza’yı göndererek temaslar sağlayabiliyordu. Ali Rıza, İstanbul’da Kürdistan Teali Cemiyeti başkanı Seyit Abdulkadir’le görüşmeler yaparak tekrar babasının yanına dönerdi. Şeyh Sait bu temaslardan sonra Kürdistan teali cemiyetiyle ilişkilerini geliştirmeye başladı.
Kürdistan Teali Cemiyeti; İstanbul Cağaloğlu’nda Sıhhat ve İçtimai Muavenet Umum müdürü Dr. Abdullah Cevdet Bey’in apartmanında Seyit Abdulkadir ve arkadaşlarınca 1918 yılı eylül ayında kurulmuştu.
Cemiyetin Kürtçe ve Türkçe yayınlanan “Jin” adlı dergisi vardı. Ayrıca Mevlana zade Rıfat’ın “Serbesti” gazetesi de Kürt Teali Cemiyeti’nin görüşlerini savunuyordu. Kürt Teali Cemiyetini “Kürt Neşr-i Maarif Cemiyeti”nin kuruluşu izledi.
Osmanlı imparatorluğunda ilk yasal Kürt örgütü Diyarbakır’da 1908 yılında kurulmuştu. Örgütün adı “Osmanlı Kürt İttihad ve Terakki Cemiyeti”ydi. Aynı yıl İstanbul’da “Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti” kurulmuştu bunun başkanı da Seyit Abdulkadir seçilmişti.
1918 yılında İstanbul’da “Kürdistan Teali Cemiyeti” ile “Kürdistan Cemiyeti”, 1919 yılında “Kürt Neşri Maarif Cemiyeti” ve “Kürt Heyvi Cemiyeti”, “Kürt Kadınlar Teali Cemiyeti”yle “Kürt Talebe Heyvi Cemiyeti”kurulmuştu. Bu cemiyetlerin hepsinde Seyit Abdulkadir etkindi.
Seyit Abdulkadir, Şemdinlili Ubeydullah’ın oğluydu. Peygamber soyundan gelen Nakşibendî şeyhi Ubeydullah, İran’da bir Kürt Devleti kurmak için ayaklanmış, 1879 da başlayan bu ayaklanma başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Abdullah Taif’te sürgünde yaşamış, sonrada İstanbul’a gelip yerleşmişti Seyit Abdulkadir Kürtler üzerinde oldukça etkisi fazlaydı. Ayan Meclisi üyeliği yapan Abdulkadir, Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın da kurucularındandı. Seyit Abdulkadir 4 Mart 1919 tarihinde kurulan I.Damat Ferit Hükümeti’ne de Şurayı-ı Devlet reisi ( Danıştay Başkanı) olarak girmişti.
Bu genel açıklamalardan sonra Şeyh Sait ayaklanmasını hangi başlıklar altında yazmaya çalışacağım hakkında kısa ve öz bir çerçeve çizmek istiyorum.
İkinci bölümde; Şeyh Sait’in ayaklanmaya başladığı ana kadarki çalışmaları hakkında bilgi verilmektedir. Şeyh Sait’in nasıl bir eğitimden geçtiği, Kürt ulusal mücadelesine nasıl dâhil olduğu, Seyit Abdulkadir ile ilişkisini nasıl geliştirdiği, Atatürk’ün bahsettiği Özerk Kürdistan fikrinin nasıl bir etki yaptığı ve Şeyh Sait’in Azadi Cemiyeti ile ilişkisini geliştirip mücadelenin direk muhatabı nasıl olduğu hakkında bilgi verilmiştir.
Üçüncü bölümde; şeyh Sait’in artık etkin bir kişilik olarak halkla nasıl temasa geçtiği ve ne kadar başarılı olduğunu belirttim. Şeyh Sait’in halktan aldığı büyük destek ile mayıs ayında ayaklanmaya karar vermiş ancak devletin tahriki ile ayaklanmanın şubat ayında nasıl başladığı dolayısıyla Piran’da patlayan ilk kurşun ve ardından ele geçirilen Darahıni( Genç) Bingöl, Elazığ, Hani ve Maden mücadeleleri hakkında bilgi verilmiştir.
Pingback: Şeyh Said Gerçeği - Şeyh Said | Berdan.Net