sokulsan rahmanların şeho dağ rüzgarı kokardı
öpsen kıl?dı şeho, koklasan duman
bilmezdi şalvarının renginin neden değiştiğini
ve kentte
duvar yazılarının neden eksildiğini
siverek ovasına akşam inerdi
şeho avluda tütün sarardı geceleri
sorsam birilerine:
“-şeho ne bilir” derdi…
oysa
o,
bildiği kadar
ve bildiği gibi yaşardı
ilkmayıs sabahlarının güzelliğini
bozkırı,
yağmuru
ve nal seslerini
daha
çınlar kulaklarımda bir buruk ezgi
öksüzlüğümdü kuşatılmış siverek geceleri